28 OCAK DÜNYA LEPRA GÜNÜ
LEPRA (HANSEN HASTALIĞI, CÜZZAM)
Hansen hastalığı olarak da isimlendirilen Lepra, Mycobacterium leprae
isimli bakterinin neden olduğu kronik bir enfeksiyon hastalığıdır.
Hastalık özellikle cildi, çevresel sinirleri, üst solunum yolu
mukozasını ve gözleri etkiler. Lepra erken bebeklik döneminden yaşlılık
dönemine kadar tüm yaş grubundaki insanları etkileyebilir. Lepra tedavi
edilebilir bir hastalıktır, erken tedavi ile hastalığın neden olduğu
şekil bozuklukları ve sakatlıklar önlenebilir.
Lepraya
bağlı şekil bozuklukları ve sakatlıklar hemen oluşmaz, tanı konulmamış
vakalarda yıllar süren bir süre sonucunda oluşur. Her yıl Ocak ayının
son Pazar günü ‘Dünya Lepra Günü’ olarak ilan edilmiştir ve özellikle
çocuklarda lepraya bağlı oluşan sakatlıkların tamamen önlenmesi hedef
alınmıştır. Erken tanı ve lepra yayılımını önleme çalışmalarının
arttırılması bu hedefe ulaşılmasında anahtar rol oynamaktadır. Bu günün
amacı; toplumun lepra hastalarına karşı oluşan yanlış inançlarını ve
bilgisizlikten kaynaklanan korkularını gidermek, lepra yayılımını
önlemeye yönelik uygulamaları arttırmak ve erken tedaviye ulaşılmasının
sağlanması ile hastalığa bağlı sakatlıkları önlemektir.
2016
yılında dünya genelinde 214 000’den fazla kişide lepra hastalığı
görülmüştür ve vakaların yarıdan fazlası Hindistan’dan bildirilmiştir.
Brezilya ve Endonezya diğer yüksek vaka sayısı olan ülkelerdir (Dünya
Sağlık Örgütü, 1 Eylül 2017 tarihli Haftalık Sürveyans Raporu). Yeni
vaka tespit oranı 2016 yılında her 100 000 kişide 2.9 olarak
bildirilmiştir.
Tarihçe:
Lepranın ilk kez nerede görüldüğü bilinemiyorsa da hastalığın değişik
tiplerini tanımlayan en eski yazılı kaynaklar MÖ 600 ve MÖ 400 yıllarına
ait Hindistan ve Çin kaynaklı olup, MÖ 2. yüzyıla ait eski Mısır
mumyalarında da lepraya ait belirtiler tespit edilmiştir. Bu nedenle
hastalığın ilk kez bu bölgelerde ortaya çıktığı ve ticaret yolları,
göçler ve savaşlar gibi çeşitli sosyal hareketlerle Orta ve Yakın
Doğuya, buradan da önce Avrupalı göçmenler, daha sonra da Afrikalı
esirler aracılığı ile Amerika’ya özellikle de Brezilya’ya taşındığı
düşünülmektedir. Avustralya kıtasına ise Uzak Doğulu işçilerle taşınmış
olması muhtemeldir. Avrupa’da 15. yüzyılın başlangıcında lepra son
derece yaygın olarak bulunmakta iken 19. yüzyıldan itibaren sayı giderek
azalmıştır. Lepra basili 1873 yılında Gerhard Armauer Hansen tarafından
bulunmuştur.
Lepra;
yol açtığı fonksiyon kayıpları, sosyal damgalanma ve dışlanma gibi
etkileri nedeniyle özel bir sağlık problemidir. 1980’li yılların
başlarından bu yana yapılan etkili kampanyalar ve tedavide birden fazla
ilacın birlikte kullanılması ile 16 milyondan fazla hasta tedavi edilmiş
ve hasta sayısı önemli ölçüde azalmıştır. Dünyadaki lepra hastalarının
çoğu Güneydoğu Asya, Afrika ve Batı Pasifik bölgesindendir. Son on yılda
dünyada vaka sayısı bir önceki yıla göre azalma göstermiştir, 2007
yılında 258 133 olarak bildirilen yeni vaka sayısı 2016 yılında 214 783
olarak saptanmıştır. Ancak yeni vakalar enfeksiyon yayılımının halen
devam ettiğini göstermektedir.
Bulaşma yolu: Lepra basilinin tek kaynağı insandır. M. leprae
çok yavaş çoğalır, kuluçka süresi 3-12 yıl arasında değişmekle birlikte
ortalama 2-4 yıldır. Belirtilerin görülmesi bazen 25 yılı bulabilir.
Ağız ve burun salgıları ile yakın ve uzun süreli temas sonucu damlacık
enfeksiyonu ile bulaşır. Çocuklar hastalığa karşı daha duyarlıdır.
Semptom, bulgular ve tanı: Lepra
hastalığının tanısı, hastalık sıklığının düşük olduğu bölgelerde
hastalığın akla gelmemesi nedeniyle güç olabilmektedir. Lepra
hastalığının sık görüldüğü bölgelerde ya da ailesinde lepra hikayesi
olan kişilerde ise hastalık genellikle gözden kaçmaz. Aşağıdaki belirti
ve bulgulardan birinin olması durumunda tanı kolaylıkla konulabilir.
- Lepra ile uyumlu cilt lezyonları ile birlikte duyu kaybının tespiti
- Cilt testi pozitifliği
Cilt lezyonları tek veya birden fazla olabilir ve lezyonlar
çevresindeki ciltten daha soluk renkte görünmektedir. Bazen lezyonlar
kırmızı veya bakır renginde de olabilir. Farklı cilt lezyonları
görülebilir. Duyu kaybı ise lepranın tipik bulgusudur, iğne ile ve/veya
hafif dokunma ile duyu kaybı tespit edilebilir. Lepra klinik bulgulara
ve cilt smear testi sonucuna göre üç klinik grupta
sınıflandırılmaktadır. Hastalık, klinik bulgulara göre Tüberküloid
lepra, Lepramatöz Lepra ve Borderlayn Lepra olarak
sınıflandırılmaktadır.
Tüberküloid Lepra:
Bağışıklık sistemi sağlıklı kişilerde görülür. Esas olarak çevresel
sinirleri ve deriyi tutar. Basil, kol ve bacaklarda bulunan çevresel
sinirlere yerleşir, bu bölgelerde bulunan sinirlerde iltihap odakları
oluşturur. Sinir fonksiyonunu bozar ve duyu kayıplarına yol açar. Basil
sayısı çok az olduğundan bulaşıcı değildir. Bu tipin prognozu iyidir ve
tedavisiz kendiliğinden iyileşebilir.
Borderlayn Lepra:
Tuberkuloid lepra ile lepromatöz lepra arasında yer alan gruptur.
Hastaların büyük bir kısmı bu grupta yer alır. Sinir harabiyetinin
ciddiyetinden dolayı önem taşır. Leprada görülen tüm şekil bozukluğu ve
sakatlıklar bu grupta da görülebilir.
Lepromatöz Lepra:
Bağışıklık sistemi zayıf kişilerde görülür. Başlangıç ve gidişi
sinsidir. Belirtileri arasında burun tıkanıklığı, burun kanaması, saç
dökülmesi, kaş ve kirpik dökülmesi, burun tabanında çökme, diz ve
dirsekte lezyonlar görülür. Tedavi edilmezse basil sinirleri tutarak el
ve bacaklarda duyu kayıpları ve şekil bozukluklarına yol açar. Buna
bağlı felç ve sakatlıklar görülür.
Tedavi:
Lepra, erken tanı konulduğunda tedavisi kesin olarak yapılabilen bir
hastalıktır. Erken tanı ve tedavi ile kalıcı sakatlıkların oluşması
önlenebilir. Tedavide, Dünya Sağlık Örgütü’nün uyguladığı çok ilaçlı
tedavi (Multi Drug Therapy=MDT) protokolü uygulanır ve 6-12 ay gibi kısa
bir sürede tedavi edilebilir. Bu tedavi oldukça etkili, yan etkileri az
ve hastalığın tekrar görülme ihtimalinin düşük olduğu bir tedavi
rejimidir.
Ülkemizde ve dünyada Lepra tedavisi ücretsiz olarak yapılmaktadır.
Ülkemizde lepra: Ülkemizde
Lepra hastalığı bildirimi zorunlu bulaşıcı hastalıklar kapsamında olup
halen “Lepra Eradikasyon Programı” uygulanmaktadır. DSÖ lepra için
eliminasyonu, hastalık prevalansının 10.000’de 1 vakanın altına
indirilmesi olarak tanımlamış olup, ülkemizde de hastalık prevalansı
10.000’de 1 vakanın altındadır. Ülkemizde 2017 yılı itibariyla kayıtlı lepra hasta sayısı toplam 605 olup, 2017 yılında tespit edilen yeni vaka sayısı ikidir.